20 Ocak 2013 Pazar

Peggy Guggenheim Müzesi

New York'ta kendi adıyla anılan meşhur müzeyi kuran Solomon R. Guggenheim'ın yeğeni Peggy Guggenheim da sıkı bir çağdaş sanat koleksiyoncusu. Uzun yıllar Venedik'te yaşadığı ve her köşesini sanat eserleriyle donattığı evini (büyük kanalın kıyısında bir 18. yüzyıl sarayı) zamanla halkın ziyaretine açmaya başlamış, ölümünden sonra Solomon R. Guggenheim vakfına geçen koleksiyonu da aynı yerde müzeleştirilmiş. Gezilen her odasında Peggy Guggenheim'ın, o odada yaşarken çekilmiş bir fotoğrafı da bulunuyor, ve onun evinde/sarayında geziyor olmanın verdiği tılsım, görülebilen eserlere ayrı bir canlılık katıyor.
Akla ilk gelebilecek çağdaş sanatçıların hemen hepsinin eserlerini görebilmek mümkün. Misal olarak Wikipedia'dan bir seçmece yapıştırayım;
De Chirico (The Red Tower, The Nostalgia of the Poet) and Severini (Sea Dancer); from France, Braque (The Clarinet), Duchamp (Sad Young Man on a Train), Léger (Study of a Nude), Picabia (Very Rare Picture on Earth); from Spain, Dalí (Birth of Liquid Desires), Miró (Seated Woman II) and Picasso (The Poet, On the Beach); from other European countries, Brâncuşi (including a sculpture from the Bird in Space series), Max Ernst (The Kiss, Attirement of the Bride), Giacometti (Woman with Her Throat Cut, Woman Walking), Gorky (Untitled), Kandinsky (Landscape with Red Spots, No. 2, White Cross), Klee (Magic Garden), Magritte (Empire of Light) and Mondrian (Composition No. 1 with Grey and Red 1938, Composition with Red 1939); and from the US, Calder (Arc of Petals) and Pollock (The Moon Woman, Alchemy)
Her biri başlı başına bir deneyim ancak özellikle Max Ernst ve René Magritte'ten çok etkilendiğimi buraya not düşmeliyim, bu eserlerin canlıları insanı gerçekten büyülüyor;
Yazıyı bir yerinden sinemaya değdirmek gerekirse, Andy MacDowell ile John Malkovich'in "The Object of Beauty" (1991)'de birbirlerine girmelerine sebep olan heykelciğin sahibi Henry Moore'un bir eserini ve hem "Episodes" dizisinde hem de Cronenberg'in son filmi "Cosmopolis"'de özellikle vurgulanan Rothko'nun bir eserini de bu sevimli müzede görmek mümkün.
Son olarak da müzenin bahçesine çıkıldığında oturulabilen bankların üzerine grave edilmiş şu dizeleri fotoğraflamadan edemedim;


Hiç yorum yok: