21 Temmuz 2012 Cumartesi

Erykah Badu

13 Temmuz Cuma, 21:00, Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi
Erykah Badu da Antony gibi sahneye çıktığı anda aurasıyla beni hipnotize etti. Çok uzun yıllardır albümlerini dinlerim. Ama yine aynen Antony'de olduğu gibi müziği şahsıyla vücuda gelince özel bir tılsım ortaya çıkıyor. Konser boyunca yerimde duramadım. Arkamdakiler laf eder diye ayağa kalkmaya konserin sonlarına kadar cesaret edemeyince konserin başında merdivenlere akın ederek dans eden gençleri gıptayla izledim, keşke ben de onlara konserin en başında katılsaydım. Neyseki son bir kaç parçada artık zaptedemez hale geldiğim bacaklarımı özgür salıverebildim. Konserin güzelliğini kelimelere sığdırmaya çalışarak kendime de bu satırlara denk gelenlere de işkence etmiyeyim ama aşağıya şu notu düşmeden geçemeyeceğim;
hayır sinirlenmedim ama gerçekten acıdım, bu insanlara acımaktan başka bir şey elimden gelmiyor. Konserin sonlarına doğru iyice bir sevgi kelebeği formuna bürünen Badu seyircilerin arasına girerek onlara dokunmayı arzu ediyor. "hayran oldukları" sanatçıya dokunma mesafesinde olan primitif yaşam formları ne yapıyorlar, telefonlarına sarılıp fotoğraf çekmeye çalışıyorlar, niye? hatıra olsun diye mi? hayır, hiç olur mu, facebook'ta ve artık bir de instragram'da paylaşıp beğeni toplamayı umuyorlar. Yaşadıkları anla ilgilenmiyorlar, başkalarına "bakın neler kaçırıyorsunuz" derken, anı esasında kendileri kaçırıyorlar. Beğenilme arzusu artık hayatlarını hapse almış bir dijital programda bir kaç tıklanmaya indirgenmiş durumda. Bence matrix yavaş yavaş gerçek oluyor. Söyleyecek başka şey bulamıyorum, bu sanal buhran bir yerde çok fena çuvallayacak veya benim gibiler yeryüzünden silinecek. Bu sözleri sadece fotoğraf çekmek için bir tarafını zedeleyenler için değil, konserin büyük bölümünü telefonunun ekranına bakarak geçiren, minik tuşlarına dokunarak dünya'yla ve hayatla bir bağ kurmaya çırpınan garip ve acınası insansı türü için sarf ediyorum.

Hiç yorum yok: